2 Mart 2019 Cumartesi

150.Mektup




Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Herşey naylondandı o kadar
Ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
Ama geyikli geceyi bulmadan önce
Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.

Turgut Uyar


Can Yoldaşım,

Bilinmezliklerle dolu zaman. Onun karanlık dehlizlerinde, labirente benzeyen ve tuzaklarla dolu, sırla örülmüş boşluğunda kayıp halde dolaşırken hayat bizi seyrediyor. Okul çıkışında parkın içinden geçerken, çam ağaçlarının altında yiyecek arayan kuşların resmini çekmek istiyorum. Anlık bir olay, tam kare içine alıp güzelliklerini kaydedecekken ürküp kaçıyorlar. Deniz: “Gene çekemedin baba.” diyor. “Niye hemen kaçıyorlar?..” Gülümsüyorum ve aslında söylemek istiyorum:

- Hayatın içinde biz de öyle değil miyiz? Kararsız ve ürkek. Hem cesur, hem korkak. Fırsatları bu nedenle yitiriyoruz, yıkımlara da bu nedenle doludizgin koşarak yaklaşıyor ve bir anda tam ortasına düşüyoruz.

Yaşamın insanı köklü değişimlere zorladığı anlar da bu yıkımlar galiba. Seni ve annemi görüyorum rüyalarımda, yüreğinizin derinlerinde duruyor sizi bana yaklaştıran zaman, sizi artık görünmez kılan hayat, yokluğunuzda tutunacak tek dal gibi duran anılar. Bir gülüş ansızın sizi çağrıyor, bir söz size dokunuyor ve rüzgar olup uçuşuşuyor gökyüzünde kuru yapraklar gibi. Baharın ayak seslerini duyuyoruz artık. İçimde hala bir şeyler kıpırdıyor; yarım kalan umutlara, henüz gerçekleşmemiş düşlere doğru. Ellerimden tutuyor güçlü bir duygu ve çekip alıyor beni kararsızlıklardan.

Herşeyin eskidiği, unutulmaya yüz tuttuğu bir yerde, sadece ikimizin bildiği sırılsıklam bir yalnızlık bu. Sadece ikimizin bildiği bir mutluluk, sadece ikimizin görebildiği bir umut bu. Hayatın yamalı bohçaya dönmüş zulasında ne varsa hepsinden vazgeçip kaçarcasına sığınmanın eşiğindeyim senden kalan ıssızlığa.


Mevsim dönüp de yeniden yeşermeğe başlayınca rüzgar
Çıplaklığında o atın yine onlar koşacaklar
O çocuklar
O yapraklar
O şarabi eşkiyalar

Can Yücel

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi