Şimdi
sen öldün ya
Yumuşak bir çizgi
Ediniyor avuçlarına
Yeni doğan çocuklar
Artık sevda yazılarını
O çizgiden okuyacaklar
(Metin Altıok)
Yumuşak bir çizgi
Ediniyor avuçlarına
Yeni doğan çocuklar
Artık sevda yazılarını
O çizgiden okuyacaklar
(Metin Altıok)
Can
Yoldaşım,
7
Eylül 2007 de 1. Mektupla başlamış bu iç döküşlerim. Dile
kolay tam 12 yıl sürmüş. 151. Mektuba değin gelmişim. Baştan
sona yazdığım satırlarda dolaştım, resimlere baktım, dizeleri
tekrarladım içimden. Boğazımda düğümlenen bir acı vardı
zaten hep, gözlerim yanmaya başladı, ağlamanın ama bağıra
bağıra ağlamanın, çığlık çığlığa haykırmanın kapı
eşiğinde o geçen 12 yılı yeniden yaşıyordum. Defalarca okunan
bir kitaba yeniden başlamaktı yaptığım. Her bir mektubun anısı
vardı belleğimde.
Seni
ağustosta kaybetmiştik. Büroya kapanıp ağlıyordum, yastığını
kokluyor, dokunduğun herşeye ellerimi sürüyor, çiçeklerinle
konuşuyordum. Annem sabah erkenden balkondaki sandalyeye oturup
akşam karanlığına değin yolunu gözlüyordu. Karşıdaki zeytin
ağaçlarının arasındaki yoldan ikimizin gelişini bekliyordu.
Bütün benliğiyle kendini buna inandırmıştı, o yoldan bir
akşamüstü seninle gülüşerek gelecektik. “Ah Mustafam, güzel
oğlum, kara oğlum” diye haykırarak sabahları zor yapıyordu.
Benim için “onu yalnız bırakmayın, hasta olacak” diyorlardı.
İnadına yalnızdım, inadına seni yaşıyordum. Akşam
karanlığında dönüyordum, annem yalvarıyordu “oğlum bu kadar
geç kalma, senin kaygından öleceğim” diye. Zaman geçtikçe
yokluğuna hiç alışamadık, hiç yatışmadı yüreğimizdeki o
yangın, o iç çarpıntısı. O mektuplarda acımı, özlemimi
kazımışım satırlara, sana sözler vermişim bıraktığın her
şeye sahip çıkmak adına. Oysa bugün bakıyorum da düşlerimiz
hala yarım, umutlarımızın kolu kanadı kırık. Bizi ayakta
tutan, yaşama bağlayan annemizin sevgisiymiş, duaları ve
saflığıymış. Onu da senin yanına uğurladıktan sonra boşluğun
ortasında yuvarlandığımızı iyice anladım. Annem senin en
değerli emanetindi, onu da sana gönderdik, bilirim sen ona bizden
daha çok sahip çıkacaksın, aranızdaki o benzersiz sevginin
yerini tutmadı bizim ona verebildiklerimiz. Sana verdiği değerin,
sevginin aynısını sundu bize, ama sen daima bir boynu bükük
çiçektin onun yüreğinde, seni canlandırmaya çalıştı hep.
Her
satırını insan kendi duygularıyla yoğurup biçimlendirse bile,
öykülerin bir sonu var can yoldaşım. Acı, özlem, umut aynı
şiddetiyle dursa bile yüreğinde, mektupların bir sonu var. Bir
gün sana verdiğim sözler yerine gelir, düşler kaldığı yerden
yeniden canlanır, belki sonsuz bir mutluluğun gül kokan
satırlarıyla sana koşarım yine. Ana yüreği gibi boydan boya
serilir belki altımıza, sırtüstü uzanıp göğün maviliklerine
daldığımız toprak; mayıs güneşi içimizi ısıtır, uzaklardan
sesini işitiriz akşam serinliğinin, oltasına omzuna alıp babam
da gelir belki. Dere kıyısındaki söğütlere kadar kokusu yayılır
belki yine, anamın fırından yeni çıkardığı ekmeğinin kokusu.
Size
doyasıya sarılmanın özlemiyle yazıldı hep bu satırlar. Sizin
sevginizle ayakta durduk, yaşama tutunduk, haksızlığa direndik,
zor da olsa alınyazısına boyun eğdik. Belki bir gün umut dolu,
sevgi ve mutluluk dolu sesler, sözler ve gülüşlerle harmanlanır
sizden kalan anılar; satırlar yeniden filizlenir ulu bir ağaç
olana değin.
Bütün
iyi kitapların sonunda,
Bütün gündüzlerin
Bütün gecelerin sonunda,
Meltemi senden esen
Soluğu sende olan
Yeni bir başlangıç vardır
Bütün gündüzlerin
Bütün gecelerin sonunda,
Meltemi senden esen
Soluğu sende olan
Yeni bir başlangıç vardır
(Edip
Cansever)