19 Ağustos 2018 Pazar

148. Mektup



Kimsesiz öksüz düzlük,
Ne bir ağaç ne bir dam,
Gen toprak taş kırıkları,
İnce bir keçi yolu uzayıp giden

Akdiken / Necati Cumalı

Can Yoldaşım,

Kulağı ağır işitse de, gözleri az görse de köşesinde sessiz sedasız yatan anam bizim sabır, metanet, direnç kaynağımızmış; varlığından güç aldığımız, geleceğe dair umutlarımızı hep taze tutmamızı sağlayan bir gün ışığıymış meğer. Sizden sonra bütün korunmasızlığımıza kol kanat geren, güven veren ulu bir ağaç gibi yüreğine yaslanmışız bunca zaman. Yokluğunda düştüğümüz boşluktan sonra anlıyoruz ki, onca yıl bizim için yaşamış, zamana meydan okumuş, ölüme ve acıya direnmiş. Sonunda senin yanına geldiği düşüncesi içimi rahatlatırken, iliklerimize değin işleyen yalnızlık bütün yaşama isteğimi alıp gidiyor benden. Anlamsız geliyor her şey; seninle düşünü kurduğumuz ve yarım kalan işlerimizi tamamlayıp ona gösteremeden bu dünyadan göçüp gitmesi suçluluk duygumu içimde dağlar gibi kabartıp sessiz haykırışlar halinde yankılanıyor günlerdir. Boğazımda düğümleniyor sonsuz bir acı, burnumun direği sızlıyor, gözlerim doluyor. Belli belirsiz bir hırıltı gibi düşüyor sözcükler ağzımdan “Ah anam!...” diye diye…

Bağ damının önündeki çardak boyunca uzanan ağaçların, tarlada rüzgarla kıpırdayan tütün yapraklarının karanlıkta salınan gölgeleri ve gecenin sessizliği adeta yırtarcasına yankılanan adını bile bilmediğim kuşların sesleri karşısında yatağımda büzülür, bir güvence arardım. Çardağın hemen önündeki divanda yatan babama takılırdı önce gözlerim. Sonra sana ve ablama. Annemse herkesin aksine uyumadan yatsı ezanının okunmasını beklerdi. Ne kadar yorgun olursa olsun üstüne kıvrıldığı seccadenin beyaz tüylü yumuşaklığına kıvrılır, dudaklarını belli belirsiz kıpırdatarak okuduğu duaların eşliğinde yaz sıcağında ölüp biten bedeninin bütün isyanına karşı koyardı. Korkumu unuturdum. O beyaz başörtüsünün altına saklanan yüzünün aydınlığına ve  gözlerinin ışıltısına baka baka uyuyakalırdım.

Ben hala o karanlıktan ve seslerden ürken çocuk yalnızlığında özlüyorum sizleri. Bu bayram elini öpecek kimsem yok. Ablamla garipsediğimiz bir kader ortaklığı içinde geçmişle yaşıyor gibiyiz. Hep aklımızda senin sözlerin:

-      "..Birlikte olduğumuz bu günlerin değerini bilin. İleride bu kadar kalabalık ve bir arada olduğumuz zamanları çok arayacağız."



Hiç yorum yok:

Blog Arşivi