25 Mart 2018 Pazar

145.Mektup



şimdi senin uzanıp yattığın otlarda
yarın yeni bir yeşillik büyüyecek

arkadaş z. özger

Can Yoldaşım,


Uzun bir sessizlik, kocaman bir boşluk, alabildiğine çaresizlik. Garip olan bütün yaşanılanların, başa gelenlerin ayrılmaz bir parçamız gibi bizimle birlikte var olması, hayatımıza yapışıp kalması. En son umutlu satırlarda seninle paylaştığım annemin yaşamla ölüm arasındaki o ince çizginin az berisinde gidip gelen savaşı aylarca sürdü. Erken sevinmiş, çabuk kapılmışım rehavet duygusuna. 


Bir gece çaresiz bakışlarımızın hapsindeki annemin hastanenin acil müdahale odasında uyutulmasıyla yeniden alevlenen acılı ve korkulu bekleyiş bize yaşamayı unutturdu adeta. “Gel anneni gör, inan bana hiç acı çekmiyor” dedi doktor. O soğuk odada gördüm onu, boğazından indirilen bir boru yardımıyla soluk alıyordu artık. Doktor elini tuttu annemin bana “dokun” dedi. Sanki daha da küçülmüş gibi duran soğuk elini tuttum, yanağıma sürüp öptüm, onu son görüşüm olmasından korkuyordum; bir daha sesini duyamayacağım, gözlerinin derinliklerindeki sevgiyi hiç hissedemeyeceğim tedirginliğinden bayılacak gibiydim.

O gece annemi taşıyan ambulansı izlediğim karanlığın ortasında, yeniden başlayan sonu belirsiz bir yolculuğun içinde bulduk kendimizi. İkinci günün sonunda annemi o solunum makinesinden ayırdılar, ama hala uyutuluyordu. Her gün birkaç uzun ama aslında kaşla göz arası geçen dakika için Manisa’ya gidiyor, monitörden yatağında büzülüp duran iç burkan görüntüsünü izliyordum. Birkaç sevindirici cümleyi duymayı umut ederek kapısında beklediğim doktor odasındaki her gün  “durumu aynı” sözlerini üzüntüyle kabullenip dönüyordum. 


11. günün sonrasında annemin sulu gıdalar almaya başladığı haberiyle yüzümüz güldü biraz. Bir gün sonrasındaysa anestezi yoğun bakımdan genel yoğun bakıma alındı. Artık yanına gidip saçını okşayabiliyordum, hep uyuyor olsa da ellerine dokunup “biraz daha dayan anne” diyordum ona. Sonra yeniden enfeksiyon günleri başladı. “Zatürre” dedi doktor. “tedaviye yanıt verir mi göreceğiz, takip ediyoruz.." 

Umudumuz yeniden karardı. Zaman akıp gidiyordu, “oğlummm” diyordu annem beni görünce. Kendine geliyordu usul usul, morarmış kollarını gösteriyor, açlıktan şikayet ediyordu. Konuşması bozulmuştu ama, yine de ağzından dökülen o vurgulu “oğlum” sözüyle dünyalar benim oluyordu.

Bugün hayatımızın dramatik bir dönemi daha bitti. Annemi yeniden eve getirdik, o kabus günlerine yeniden dönmek istemiyoruz, bu kez başaracağız can yoldaşım, güzel günlere onunla yeniden tutunacağız. Sevgini gönder bize uzaklardan, buna çok ihtiyacımız var.

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi