23 Mayıs 2016 Pazartesi

127.Mektup




Can Yoldaşım,

Yine ansızın geldin. Yüzünde iliklerimize değin işleyen o anlamlı gülüşün, pamuk saçların, özenli giyimin ve bütün güzelliğinle duruyordun karşımızda. Seni hep hatırladığımız, bildiğimiz gibi; sonsuz bir hayatı, umudu ve iyilikleri peşine takmış bize bakıyordun. Senden sonra yoksullaşan evimiz şenleniyordu, unutuyorduk geçmişi, yokluğunun derin acısını. Ama birden yine ayrılık haberini veriyordun, hastaydın, tedavi olmalıydın, “yine geleceğim” diyordun. Çıkıp gidiyordun, ben hep aynı duyguyla baş başa kalıyordum. İçimde hep seni yapayalnız bilinmezliklere terk etmenin hüznünü, çaresizliğini yaşıyordum. Nereye gittiğin belli değildi, yanında bir telefon bile yoktu. Bu kez gidişine seyirci kalmayacaktım, kararlıydım. Gözyaşlarımı tutamıyordum, her yeri arayacak, seni tek başına bırakmayacaktım. Senden haber almak için günler boyu beklemeyi göze alamazdım.

Uyandım sonra. Hep gördüğüm ve gerçekliğine bütün benliğimle kendimi kaptırdığım bir rüyaydı bu, sadece gözümdeki yaşlar gerçekti. Asıl yalnız olan, kaderiyle baş başa kalan bendim. Beni neden aramıyordun?

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi