31 Mart 2016 Perşembe

125.Mektup




hiçbir yerin yerlisi değilim
tanrılar gezdiriyorum kafamda yüreğimde
yaratan benim hiç solmaz güzelliğini
ilkyazı getiren alçakgönüllü çiçeklerin
Özcan Yalım 


Can Yoldaşım, 

Her kış başında korkularım öne çıkardı. Ölümcül bir hastalığın pençesinde umarsızca bekliyormuşcasına umutsuzluğun dolaylarında gezinir, öteberi çuvalını omuzuna alıp sokaklarda gezen ihtiyar eskicinin yorgun ömrünü  sahiplenerek yüklendiğim acıların altında ezilirdim..yağmur ve kar, fırtına, kuru soğuklar derken gerinerek uyanan mutlu bir çocuk saflığıyla bahar kokusu başımı döndürür yeniden cıvıldaşmaya başlardı içimde kımıldayan iyilik kuşları hayatın. Ne seninleyken, ne de senden sonra bitti bu sonsuz telaş. Zaten hiç durmamalıydı, düştüğü yerden kaldırmalıydı anılarımızı, geçmişten bugüne gelen umutlarımızı.

Yeşiller giymiş bir gelindi bağ. Toprak ısınıyor, dere çağlıyor, dallar canlanıyordu."Hadi koş!" diyen bir coşku vardı hayatın bizi çağıran sesinde. Elimizdekini avucumuzdakini silkip zamanın ruhuyla bütünleştik, dün gibi gözümüzün önünden  geçen bütün mutlulukları giyip yarınlara uzanıyoruz; bu kökler daha derinlere inecek, hiç bir avare gönül, vurdumduymaz yürek onları söküp atamayacak. Sol yanımızda gülümseyen yüzün bizimle yürüyecek, o eski ve sonu hiç gelmeyen masallar gibi hem düşsel, hem mucizevi; hem gerçek, hem de inanılmaz sevgimizin yolunda.


ne güzel şey hatırlamak seni
yazmak sana dair
Nazım Hikmet

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi