31 Temmuz 2015 Cuma

118.Mektup


....senin ağustos çeşmeleri yüzüne özlemle eğiliyorum.
Turgut Uyar



Can Yoldaşım,

Birlikte arasında yürüdüğümüz bağların yeşiline böyle baktı. Gözlerinde ağustos vardı, bir ömür verdiğimiz suların duru serinliği vardı bakışlarında. Merak vardı, belki de büyüdükçe alevlenecek bir sevdanın ilk tohumları atılıyordu o an.  

Ağustos: ayrılığın adıydı yıllardır içimde duran. Gizli bir hüzünle yerleşik kaldı ömrümün ayrı bir mevsimi, ayrı bir iklimi, ayrı bir acısı olarak. Gülüşlerimiz bu ayda dondu yüzümüzde, ne sonbaharı, ne de kışı gördük; ağustos sonsuz bir acının mevsimiydi artık. Zamanın nasıl geçtiğini düşünmüyorum bile, senle olan ve senle olmayan diye ikiye ayrıldı hayat. Senle olan günlerin mutluluğuyla bugüne geldik, dünde kaldı sevincimiz, umudumuz. Ama sana verdiğimiz sözlerin namusuyla ayakta kalıp direndik her şeye.

Biraz daha büyüdük, çoğaldık adın bir masal gibi, uzaklardaki amca olarak yerleşti minik hafızalara. Kapıdan çıkarken kitapların üzerinde duran çerçevedeki resmine her gün saf öpücükler kondurmayı öğrendiler; O olsaydı dedik, çok severdiniz. Seni özlemeyi öğrendiler, tanıdılar sözlerde ve anılarda. Belki gülüşünü andıracak, belki sesini, belki bakışını, belki temiz yüreğinden ışıklar alacak hayat çizgileri. Belki de hiç biri olmayacak, sadece benim bilidiğim bir izi olacak senin onlarda saklı duran.

Bu kaçıncı ağustos saymayacağım artık ve düşünmeyeceğim. Sadece yüzümü yıkayacağım köyün soğuk suyunda, ellerimi suyun serinliğine tutup bekleyeceğim ve duyumsamaya çalışcağım hayatı ve seni. Kolum dirseğime kadar uyuşunca soğuktan, işte budur diye anlatacağım seni özlemek ve sevmenin ne olduğunu.

Her şey geçiyor. Hiçbir şey geçmese de.

Tezer Özlü



Hiç yorum yok:

Blog Arşivi