31 Mart 2015 Salı

114.Mektup



Can Yoldaşım,
Günlerin izinde süren yaşam çizgisi bize büyük küçük durmadan sürprizler hazırlıyor, anıların, buruk rastlantıların, hüzünlü anımsayışların önünü açıyor. Bir resim, bir yüz, bir ses ya da bir an bile bunun nedeni olarak yüreğimiz ve belleğimizle temasa geçip çok şeyi alıp götürüyor, ya da gözlerimizin önüne seriyor. Küçük ve önemsiz sayılabilecek belirtilerle başlayan hastalığının ilk günlerinden sonra, doktardan geldiğimiz gece izlediğimiz filmdi Out Of Africa. Daha doğrusu kafamda bin türlü kuşku ve tedirginlik at koştururken ben filmin içinde yitip gitmiştim, sense yanımda uzandığın koltukta yorgunluktan kapanan gözlerine direnememiş, derin bir uykuya dalmıştın.İkimiz de bundan sonra bizi bekleyenlerin ne olduğunu bilmemenin tedirginliğiyle bakıyorduk hayata. Sen uykuya sığınmıştın, ben televizyon karşısında bir filmin gerçekle düş arası sunduğu hayat akışının renklerine, dalgalarına bırakmıştım kendimi.

"Benim Afrikam" hüzünle anımsadığım bir film olarak kaldı şimdi belleğimde. Beklendiği şekilde sonlanmalı dediğin bir aşk öyküsünün, hayatın acı ve kaçınılmaz gerçeklerine yenilmesi, o günkü ruh halimi daha da gölgelemiş ve sanki gelecek günlerimizin ipuçlarını belli belirsiz döküp gitmişti oturma odamıza. Bütün masumiyetinle kendini bıraktığın uykunun kollarındayken, yüzüne, gözlerine, inip kalkan göğsüne, ellerine bakmıştım uzun uzun.

Gizemli bir suskunluğun dargın diliyim.
Şükrü Erbaş

Sonradan gireceğimiz zor bir savaşın, umudun ve umutsuzluğun, acı ve mutluluğun, tükenişin ve yeniden dirilişin, hayatı başa alıp sevgiyle kurgulayarak kısa bir zamana bütün bir ömrü sığdırmaya çalışmanın  sessiz tanığıydı benim için Out Of Africa. Filmin sonundaki derin düş kırıklığını, adanmışlık duygusunu ömür boyu yaşayacaktım, o gece bunu bilmiyordum. Ama aynı duygusal gelgitle geçiyor günlerim o gün bugündür. Hep o buruk, hüzünlü aşk öyküsünün kahramanlarına benziyoruz, ertelediğimiz mutluluk, hayatın alaborasında sürüklenip yitiklere karışırken amansız bir kimsesizlikle yılların ardından bakıyoruz.

Bu gece böyle, karmaşık, kırılgan ve dirençsiz. Sen bana bakma. Günler ilkyaz devrimini besliyor yine, sessiz ve derinden...

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi