28 Şubat 2015 Cumartesi

113. Mektup


 ...Sözcükler suç işlemeden, aç kalmadan, acı çekmeden, 
sevişmeden kendilerine gelemezler. Bunun için bizim gelip
                                                    ellerinden tutmamızı beklerler.
                                                                            İlhan Berk
                                                                               Logos


Can Yoldaşım,

Görüntüler ve sesler, daha önce anımsamadığım daha doğrusu bu denli detaylı anımsamadığım ayrıntıları bir bir önüme seriyor. Anlık olaylar, yaşananlar, günlük hayatın bütün unsurları ile birleştiğinde hepsinin içinden yine sen çıkıyorsun. Yaşar Kemal Çukurova'yı yalnız bıraktı bugün, çakırdikenlerinin üstünde yalınayak koşan İnce Memed kimsesiz kaldı, o dili, söyleyişi, duruşu heybetli adam da yaşam çizgisinin sonuna gelip vedalaştı kalemiyle, gözleyip bir ırmak gibi çoşkulu söyleyişiyle yüreğini ortaya koyarak tasvir ettiği dağlar, sular, toprak ve Anadolu Efsanelerini bir yana koyup sonsuzlukla bütünleşti. 

İlkokul yıllarımın sonlarına doğru belirgin biçimde keşfetmiştim sendeki kültürün bereketli topraklarını. Tek katlı, bahçeli evimizin, arka bahçeye bakan ve hep karanlık kalan odasında yatardık seninle. Genelde hep okuyacak bir şeyler, yazacak, araştıracak mesleki işler bulurdun kendine. Öğrencilere adanmış bir ömrün bütün çilesini o soğuk ve karanlık odada mutluluğunu hiç gölgelemeden, umutla, sevgiyle çekerken yanımda duran varlığın bana güven verir, huzurlu yarınlara çıktığım yolculukta umutlu günlere doğru huzurla sırtımı döner uyurdum, sen gecenin karanlığında ateşböceği gibi küçük ama parlak ışıltılarla sabahları karşılardın. 1 şubat 1979 da Abdi İpekçi öldürüldüğünde, yatağında oturup sabahlara kadar sigara içtiğin hep belleğimin bir köşesinde durur.

"Bu adam çok değerli bir adam mıydı?" diye sormuştum çocuk aklımla. Başımı okşamış "Değerli insanlar, bu ülkenin aydın insanları bir bir öldürülüyor, endişeleniyorum.." demiştin, anlamadığımı, henüz bazı şeyleri kavramaya çocukluğumun saf yüreğinin yetmeyeceğini bile bile.

Ama hepsinden farklı olarak bugün Yaşar Kemal'in ölüm haberi beni yine o yıllara götürdü.  Birgün elinde kalın bir paketle gelmiş ve heyecana açmıştın. İçinden İnce Memed'in 1 ve 2. ciltleri çıkmıştı. O gece hiç uyumadın. yatağına uzanıp okumaya başladın. Beni uyandırmamak için gece lambası ışığında gözlerini yorma pahasına sabaha kadar 1. cildi bitirdiğini anımsıyorum şimdi. Gece ne zaman gözlerimi aralasam seni görüyordum, kitapla bütünleşmiş, satırlar arasında ceylan gibi seken gözlerindeki mutluluğu o zaman belki anlamamıştım ama simdi düşündüğümde ayrı bir alemde  uçarcasına sabahı yaptığını gayet iyi biliyorum. 

Yağmurlu bir 28 Şubat akşamı yollarda bitkin bir şekilde eve yürürken bir boşluk duyumsuyordum kendimde, nedensiz bir hüzün, bir kopukluk geçmişe bugün arasında. O gürül gürül akan satırların sahibi yitip giderken, senden de bir şeyleri alıp hançer gibi saplamıştı yine yüreğime. O günlere dönemeyeceğimi bilmenin umarsızlığıyla geldim eve. Kitaplıkta kimbilir kaç kez elinin değip, sayfalarını karıştırdığın kitaplarına bakarak ağlamak istedim: Baldaki Tuz, Ağacın Çürüğü, yılanı Öldürseler, Yer Demir Gök Bakır, Üç Anadolu Efsanesi......  

 yazın yönünü değiştireceğim ben
sen yolculuğa çık.
ben arka bahçeyi özleyeceğim
sen inat et...

Birhan Keskin
Arka Bahçe

 

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi