30 Nisan 2014 Çarşamba

104. Mektup


Bir bakardım eğilmiş su içiyor.
Gamzelerinden kuşlar...

Didem Mamak


Can Yoldaşım,

Kuraklık beklentisi ile kavrulan kış günlerinden sonra nisan yağmurlarıyla sevindik. Bahar  ya da kitaplığında hep ön saflarda duran o yorgun çehreli kitabın ismindeki isyan duygusunu barındıran tanımıyla İlkyaz Devrimi 'nin kapı eşiğinde umutları kuşandık yeniden. Toprak kokusuyla tazeleniyor içimiz. Köye giden Balıkesir yoluna takılıyor gözlerimiz, o klasik ifade ile "uzaklar çağırmaya başladı" bizi. Garip çarkın dişlilerinde sağa sola çarpa çarpa yön bulmaya çalışırken aniden çıkan bir yelde beyaz gömleğin dalgalanarak yol alıyor taze çimenlerin, yıkanmış toprağın, kış kasvetinden çıkan gökyüzünün aydınlık renkleri arasından. Dalgın ve düşünceli geziniyorsun bize hem uzak, hem de çok yakın bir hayat çizgisinin kavisleri arasında. Seni görüp hissediyoruz soluk aldığımız her yerde, tutunduğumuz her dalda, boğulduğumuz her acıda, her adımda, her kalp atışında; umudun, sevincin ya da gözyaşının olduğu her yerde. Anladık ki seninle geçen günlerimiz değil bir düşten ibaret olan, yokluğun sadece. 

Yağmurlar eşlik edecek sanırım bize bir süre daha. Islak çimenlerin arasında bağdaki asma direklerinin telleri sökülecek önce, sonra da direkler yenilenip tel çekilerek yeni bir döneme başlayacağız. Her şey daha güzel olacak belki, belki de daha zor. Ama savaştıkça, ter döktüğün, emek verdiğin toprağın her zerresindeki hakkını ödeyeceğiz. Her bahar olduğu gibi yeniden doğacaksın, her bahar filizlenen heyecanını yeniden yaşayacağız, umutlar biriktireceğiz yaz sonuyla kucaklaşan ve senin o yaşama dair dilinde hep dolanan düsturla çıkacağız yollara: Her şey güzel olacak..."





Yaşamak görevdir bu yangın yerinde,
Yaşamak insan kalarak

Ataol Behramoğlu


Hiç yorum yok:

Blog Arşivi