31 Ağustos 2013 Cumartesi

98.Mektup






 "Hiç bir mektup artık ikna etmiyor beni hayata" 
(Didem Madak)

Can Yoldaşım,

Hüzünlü dizelerle avutmuştum kendimi. Yürüdüğün, dokunduğun, seslendiğin her şeyde seni duyumsamıştım. Çok yer değiştirip, hayatın yanıbaşında, bir kanadım kırık bekleyerek tüketirken zamanı ve pencereden baktığım sokak görüntüleri, insan yüzleri sürekli değişirken; hep aynı kalan birkaç eşyadan biriydi resmin. Kırık umutlar, gölgeli beklentilerin izini süren taşınmalarda, en önce o acılı günlerden kalma resmini asıyordum başucuma. Akşamüstü gezmesine çıkar gibi, pazara, fırına gider gibi yaşadığım büyük değişimlerin, gözükara adımlarımın desteğini senden alıyordum; cesaret veriyordun, destek oluyordun bana. Hiç korkmuyordum, eski günlerdeki gibi o fazla hesap kitap yapmadan, ileriyi geriyi düşünmeden aldığım kararlarda güvendiğim varlığını yine yanımda hissediyordum çünkü. Bakıyorum da bulutlarda gezmişim, uçurum kenarlarında gözüm kapalı yürümüşüm ( hani "Sevmek.../ yaşamın bizi sürüklediği uçurumun kıyısında tutunduğumuz / o incecik gelincik sapı" diyor ya ozan. Öyle bir duygu işte bu).

Ne zaman rüyamda görsem seni, değişiyor hayatım, güzel şeyler oluyor, sıkıntılarımdan kurtuluyorum, yeni çıkış yolları gösteriyor bana kendini, sanki o çok uzaklardan bakıp elini uzatıyorsun çaresiz günlerime. Uslanmak bilmeyen, deli ruhum oradan oraya savrulurken tutuyorsun beni her sendeleyişimde. Üstüm başım dökülüyor, cam kırıkları batıyor her yanıma, şiddetli düşüşler yaşıyorum, dizlerim kanıyor, her yanım ağrıyor. Oturup yaralarımı sarıyorsun hiç bıkmadan. Ben yaramaz çocuklar gibi yeniden fırlıyorum hayata. Sana beğendirmek için kendimi, ip üstünde yürüyorum yeniden. Kızsan da, söylensen de artık bildim can yoldaşım: "yaralı ve yayan yürümektir yaşam".


Yitik adreslere benzer ölüm,
yanık otlar gibi.

Sen bu şiiri okurken,
ben belki başka bir şehirde ölüyorum...
Behçet Aysan


Hiç yorum yok:

Blog Arşivi