30 Eylül 2012 Pazar

88.Mektup


 
Yüreğimdeki ince sızı
nereye gizlendin
özledim diyorsam çık
bir gül yaprağına düşmüş
çiğ tanesidir her sabah koklanan
gözyaşına benzer öpüşlerim
unut diyorsam çıkma
eskilerden kalma bir kitap sayfasıdır
altı çizili satırlarda gezinir anlamı:
mutluluk da mutsuzluk da
kenidisidir insanın
ve sahip oldukları sadece parçasıdır
kocaman bir yalanın

(Okan Copkıran)

 
Can Yoldaşım,

Güneş var ama ısıtmıyor. Pencereden bakınca yazdasın sanıyorsun kendini, öyle aydınlık bir gün. Ama rüzgarın uğuldayan sesini duyuyorsun, balkon kapısı hızla çarpıp kapanıyor, çiçekler iki büklüm olup eğiliyor, koptu kopacak narin gövdeleri. Daha diyorum kar kış gelmedi, eğilmeyin hemen; acılarda büyüyeceksiniz, umutsuzluğun toprağında yeşerip açacaksınız renk renk.

(Benim de içim sızlıyor, yüreğim ayrılacak gibi orta yerinden, bir yanı sevdiklerimde kalacak, bir yanı ıssız bir köşede; ve hangisi kanayacak ıssızlığında yanan mı yoksa seslerin ve sözlerin ortasında ağlayan mı? Yıllar mı, geçip giden zaman mı yoksa değişen yaşam koşulları mı alıp gidiyor insanın köklerini toprağından? Gözlerim uçsuz bucaksız zenginliğine değiyor geride bıraktığın her şeyin. Anlıyorum o zaman nasıl da gün gün yoksullaştığımı, hep bir yerlerde bırakmışım senden bana kalan anıları, iyimserliği, yaşama sevincini ve direncini, iyiliklerin gücünü, boynu bükük savaşmaları; yitireceğimizi bile bile girdiğimiz, salt onurumuzu korumak için. Bana öyle bakma sorgulayan ıslak gözlerinle içim sızlıyor çünkü.)

Henüz yağmurlar başlamadı, gelen mevsim taşınmadı yeni yurduna, gidecek olan toparlamadı öte berisini. Öylece bir bekleyişin ortasında suspus olup anlam çıkarıyoruz günlerin ve gecelerin kuyruğunda.

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi