"O üzüntü birden bire gelir. Hava yağmurludur. Bir sonu gelmeyecek başlangıç. Böyle sürüp gidecek gibidir her şey. Öyle ki, çocuklar bile çirkindir. Sokağın çamuru, bu her tarafı kaplayan ; gökyüzünden ağaca, ağaçtan duvara, duvardan denize, denizden vapura, vapurdan çımacıya, çımacıdan kaptana, ondan tekrar denize, yine karaya, yine ağaca ve duvara, duvardan yoldan geçene vuran bir rengin en koyusudur. Ah! Gündüz, bu pis ışık bir bitsede kararıverse ortalık, ışıklar bir yansa..."(Şehrin Sabahları ve Adamlarından Biri / Havuz Başı / Sait Faik Abasıyanık)
Can Yoldaşım,
Coşkuyla bir oraya bir buraya seğirtirken gözlerin parlıyordu. Ellerinle su için sondaj kuyusu açılacak yeri gösteriyordun. Sonsuz bir mutlukla pır pır eden yüreğin ateşini nerden almıştı? Kim yakmıştı o ışığı, zifiri karanlıkta yolunu bulmaya çalışırken sana çok uzakları gösterip aydınlık umutları kuşandırarak? Düşe kalka o uzaklara vardım ben. Yanındayım tam da, içindeyim düşlerinin, öyle duyumsadım, fırlayıp kalkacak gibiydin toprağın koynundan; kazmayı küreği kapıp koluma girecek gibiydin yeni savaşlara , aydınlık ufuklara doğru yürümek için benimle. O tatlı heyecanların koynunda bırakıyorum seni, gülümsemen yayılsın, çamları uğultusuna karışıp yüzyıllık bir ninni gibi yorgun ruhunu dinlendirsin. Sonra ellerinden tutup alacağım seni bir güz ikindisinde. Saçlarımı okşayacaksın nasırlı ellerinle, sevineceksin gördüklerine, unutup her şeyi ve her acıyı çağlayacaksın dereler gibi. Kışları zor edip baharı karşılayacağız yeniden ve inanacağız yaşamın mucizelerine..
Kardeşlerim,
ölmeğe niyetim yok.
Kardeşlerim,
biliyorum,
yine de yaşamakta devam edeceğim yanı başınızda:
Aragon'un mısraında olacağım
-gelecek güzel günleri anlatan her mısraında-
ve beyaz güvercininde Picasso'nun
ve Robeson'un türkülerinde
ve asıl
ve en güzeli :
Marsilya dok işçilerinden yoldaşımın muzaffer gülüşünde olacağım
Kardeşlerim,
dolu dizgin bahtiyarım doğrusu.
(Yatar Bursa Kalesinde / Açlık Grevinin Beşinci Gününde / Nazım Hikmet)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder