adını nereye kazısam
konuşur o kabuk
gözyaşıdır tomurur
ıpılık
çarçabuk
belleğim alıp götürür sonsuza seni
en büyük denizde
görünürsün
bembeyaz bir yelkenli gibi
sevgi kılıç kuşanmaz
peki, neyle deşer yüreği?
(Hüseyin Yurttaş / Sevgi Kılıç Kuşanmaz)
konuşur o kabuk
gözyaşıdır tomurur
ıpılık
çarçabuk
belleğim alıp götürür sonsuza seni
en büyük denizde
görünürsün
bembeyaz bir yelkenli gibi
sevgi kılıç kuşanmaz
peki, neyle deşer yüreği?
(Hüseyin Yurttaş / Sevgi Kılıç Kuşanmaz)
Can Yoldaşım,
Bir biçimde geçiyor yaşam, insanın kendini kaptırdığı bu deli akışın burgaçlarında eriyip gidiyor zaman. Kişi çizgisinde yürüdüğü yazgının kollarında meydan okuyarak tüketirken ömrünü, bulduğu kestirme yolların, gizli geçitlerin, ışığın ve aydınlığın önünde eğiyor başını, tepeden tırnağa yenilenip soluğunu tazeliyor ilkyazların kapı eşiğinde.. Ayazın, karanlığın, kara kışın yol ayrımında seninle omuz omuza verip yeni başlangıçlar için kurduğumuz o küçük, alçakgönüllü, ıssız yuvadan taşındım dün. Omuzunda taşıdığın kerestelerle ahşap döşemelerini onardığın, duvarlarını kazıyıp yeni bir ruh kazandırdığın iki katlı evin zemininde geçen yılların ardından, iş yaşantım başka bir adreste bana bıraktığın güzel anılarla birlikte sürmeye çalışacak..Sana ilişkin güzel kokuların, insancıllığın, içtenliğin ve kardeşliğin sindiği duvarlardan süzülüp soluğumuza karıştığı o zor zamanları tükettiğimiz evin odaları boşalıverdi, terkedildiği sessizliğin içine gömülüp suskunluğu kuşandı birden. Yitik adreslerin belirteci solgun perdelerdir, hiçliği arkasında gizleyen; biz seninle hep karda kışta taşındık, kırgın umutlardan ayrılıp yeni düşlere doğru kanat çırptık. Fırtınayı izleyen yağmurların ardından, sessizce geceye biriken kar tanelerinin sabrına benzerdi direncimiz, hastalıklı bir çocuğu büyütür gibi yokluğun ortasında, cıvıl cıvıl renklerine sarılıp da uyurduk yaşamın.
"Benim umudum var!" demiştin. Üzerime geliyordu her şey ve herkes, kara görüyordum dünyayı, içimde bırakıp gitme isteği bütün benliğimi tutuşturup yakıp yıkıyordu ömrümü. Yönümü değiştirdin, başıboş bırakmadın deneyimsiz günlerini gençliğimin, kırık yanlarını onardın. Bereketli topraklara benzeyen yüreğinin sıcağında aydınlık günlerin tohumlarını saçtın. "Benim umudum var!" demiştin; umudunun kollarındayım, baharın tazelik kokan yeşil sularındayım, yağmurlarla beslendim, ellerini tutuyor sevdalı ömrüm. Bir göç yolundayım, fırtına ve yağmurlar kattı beni önüne, sessiz yağan kara dönüşüp karşıcı geldi bana yaşam adına her ne varsa. Üşümedim ve korkmadım; aklımın erdiği, yüreğimin sevdiği bir yoldayım. Bıraktığın izlere basarak yürüyorum, sesinin erimindeyim can yoldaşım, özleminin şafağında...

"Benim umudum var!" demiştin. Üzerime geliyordu her şey ve herkes, kara görüyordum dünyayı, içimde bırakıp gitme isteği bütün benliğimi tutuşturup yakıp yıkıyordu ömrümü. Yönümü değiştirdin, başıboş bırakmadın deneyimsiz günlerini gençliğimin, kırık yanlarını onardın. Bereketli topraklara benzeyen yüreğinin sıcağında aydınlık günlerin tohumlarını saçtın. "Benim umudum var!" demiştin; umudunun kollarındayım, baharın tazelik kokan yeşil sularındayım, yağmurlarla beslendim, ellerini tutuyor sevdalı ömrüm. Bir göç yolundayım, fırtına ve yağmurlar kattı beni önüne, sessiz yağan kara dönüşüp karşıcı geldi bana yaşam adına her ne varsa. Üşümedim ve korkmadım; aklımın erdiği, yüreğimin sevdiği bir yoldayım. Bıraktığın izlere basarak yürüyorum, sesinin erimindeyim can yoldaşım, özleminin şafağında...

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder