
gidersen kim sular fesleğenleri
kuşlar nereye sığınır akşam olunca
(Ahmet Telli)
Can Yoldaşım,
kuşlar nereye sığınır akşam olunca
(Ahmet Telli)
Can Yoldaşım,
Sevdiğini yitirdiğinde zaman duruyor. Dünya duruyor, ağaçlar, yollar, çiçekler, kuşlar, arabalar, insanlar olduğu yerde donup kalıyor. Bir başına kalıyorsun acınla birlikte. Günlerin hızla tükendiğini, üşüdüğünü, acıktığını, bir yanının ağrıdığını duymuyorsun bile. Yüreğindeki o garip sızıyla yaşamın eteklerine tutunmaya çalışıp sürükleniyorsun yalnızlığın önünde. Anlamıyor kimse seni, içinden gelip geçenleri, gözünde biriken yaşları, boğazında bir yumruk gibi düğümlenen acının burukluğunu, nasıl yanıp kavrulduğunu göremiyor kimse. Avuntu için aslında yaşamının hiçbir döneminde kalkışamayacağın zorluklara kendini atıp delice düşlerin ardından koşuyorsun,başarmaktan, hedefine ulaşmaktan çok o sızıyı unutmak için yerden yere vuruyorsun aklını, bilincini ve duygularını. Ama belleğin sadık bir dost özverisiyle esir alıyor seni, o sızıyı unutup acısını geçiştiremiyorsun ve asla eskisi gibi olamıyorsun. Gülüşlerin gözlerinde biriken yaş gibi dökülürken yüzünden, sesin gücünü ansızın yitirip, titreyerek adını hecelerken özlemeyi öğreniyorsun gerçekten. Çünkü özlemek sevmenin yol arkadaşıdır, onu sırtına bindirip yelelerini savurarak kanatlandıran rüzgardan atıdır; susuzluğun, kuraklığın orta yerinde büyütüp, ellerinden tutar köklerinin.
Değiştim, kazandım ve yitirdim, boyun eğdim, öldüm ve yeniden doğdum: ama yokluğunu kabullenmiyorum can yoldaşım. Eğer zaman geçtiyse, ben ayırdına varamadan, o onulmaz acının tarihi sadece dündür, daha ırak değil: 1.Ağustos.2007... Daha da ötelere gidemez benden; sesin ve yaralı gülüşün, nasırlı ellerin ve gül kokun, kardeşliğin ve bağlılığın, umudun ve sevincin. Bugün çiçeklerim sana gülerek gelecek, başucunda sen gibi kokacaklar, yüzünün aydınlığı yansıyacak toprağında, ellerini öpeceğiz, sevdiğimizi, özlediğimizi söyleyeceğiz. Ben ağlayacağım...
Değiştim, kazandım ve yitirdim, boyun eğdim, öldüm ve yeniden doğdum: ama yokluğunu kabullenmiyorum can yoldaşım. Eğer zaman geçtiyse, ben ayırdına varamadan, o onulmaz acının tarihi sadece dündür, daha ırak değil: 1.Ağustos.2007... Daha da ötelere gidemez benden; sesin ve yaralı gülüşün, nasırlı ellerin ve gül kokun, kardeşliğin ve bağlılığın, umudun ve sevincin. Bugün çiçeklerim sana gülerek gelecek, başucunda sen gibi kokacaklar, yüzünün aydınlığı yansıyacak toprağında, ellerini öpeceğiz, sevdiğimizi, özlediğimizi söyleyeceğiz. Ben ağlayacağım...
-Çok düşünüyorsun?
-Ölümü düşünüyorum abi. Seni, annemi, babamı, ablamı bir gün yitirebileceğim düşüncesi beni çok korkutuyor.
-Ölüm doğanın bir gerçeği kardeşim. Değiştiremeyiz,ama korkmak yerine sevdiklerinle birlikte olduğun her anın tadını çıkarmaya, sindire sindire yaşamaya çalış...
(Çok küçüktüm, bana ölümü anlattın o gün...)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder