
Nerelerdesin şimdi?
Gözlerim uçakların izinde
Biri daha silindi gitti.
Dağlar ağarırken
Doğan günle
Sanırım geliyorsun.
Gece lacivert gökte
Yıldızdan yıldıza
Sek sek mi oynuyorsun?
(Necati Cumalı / Kuma Yazılı / Nerelerdesin Şimdi? )
Gözlerim uçakların izinde
Biri daha silindi gitti.
Dağlar ağarırken
Doğan günle
Sanırım geliyorsun.
Gece lacivert gökte
Yıldızdan yıldıza
Sek sek mi oynuyorsun?
(Necati Cumalı / Kuma Yazılı / Nerelerdesin Şimdi? )
Can Yoldaşım,
Bahar gittiğinde döneceğini bilirsin. Renklerin dönüşümü yeşilden sarıya, sarıdan beyaza doğru ufkunu boyarken, küçük dizelerini yollar günlerin gelecekte okunmayı bekleyen liriği. Sıcak güneşle gelen şubat, ilkyazı muştuladı. Uzak gibi gelen günlerin yeşil kokusunu anımsatıp yeniden uyanışın epik görüntülerinden derlenmiş bir fragmanla kendini anımsattı toprağın derinlerindeki devrimin gizilgücü.
Her şey sana benziyor; mevsimler, toprak, taşlar, ağaçlar, kuşlar, gökyüzü ve tepeden tırnağa maviye boyanmış dünya. Karlar altında kalan, yağmurlarla beslenen yokluğun, gün ışığıyla filizlenip zamanın kayıtsız akışında buluyor kendini. Yolları geçiyor, günleri eskitip yılların ötesinden uzatıyor elini. Uzanıp tutuyorum; yüzü senin yüzün, gözleri sen gibi ışıyor, sesi sesine akıyor. Sarılıyorum; sen kokuyor. Gözyaşı olup ıslanıyor önce bir ucundan tutunduğum yaşamın yanakları, sonra içten bir gülüşün özgürlüğünde kuruyor acı; toz olup dağılıyor, savruluyor, ırayıp gidiyor kendi girdabının derinliklerinde. O büyük kapının aralığından usulca yüzünü gösteren baharı öpüyorum sen diye:
I.Eluano Englaro'yu anlatır : kendine ölecek bir yer arayan. Sorduklarında , eğer yanıtlayabilseydi, seçimi ne olurdu?
Öyküsü henüz 20 yaşındayken geçirdiği bir trafik kazasıyla dramatik bir boyut kazanmış. Tam 17 yıldır yaşam destek ünitesine bağlı olarak ve yapay yöntemle beslenerek yaşama tutunmaya çalışmış. Ona ilişkin iç burkan resimler yerine, zamana umutla ve sevinçle bakan gözlerinin ışıltısıyla renklenmiş bir resmini buraya koydum. Babası Beppino Englaro, kızının uyanıp yaşam destek ünitesine bağlı kalmaktan kurtulabilme şansının olmadığını öğrenince, ölümü seçebilme hakkını elde etmek için verdiği yasal mücadeleyi kazanmış; Eluana üç gün daha yaşam destek ünitesine bağlı kaldıktan sonra, son yolculuğu için ötanaziye başvurulacak.
Kimi kesimler bu uygulamaya karşı çıkıp protesto ederken, kimileri ise destekliyor. Genetikçi Luca Cavalli-Sforza La Repubblica'daki Ölüm Hakkı adlı yazısında yaptığı ilginç bir yorumla bu tartışmaya katılıyor:
Genetikçinin yargısı gereksiz buldum. Bildik bir doğa yasasını yineleyen ve duygusuz bir yaklaşım örneği gibi geldi bana. Aklın ve bilimin gerçekliğine körü körüne bağlılık, dogmatik düşüncelere olan sorgusuz-sualsiz bağlılıkla eşdeğer bir insanlık halinin yansımasıdır; çünkü her iki düşünce de insana ve insan yaşamına gösterilmesi gereken saygıyı içermiyor, sevgiden yoksun.
Genç kıza sorulsa olup bitenlere nasıl bir yanıt verirdi? Herşeye karşın sevdiklerinin sıcak dokunuşlarıyla bu dramatik savaşı sürdürmeyi mi tercih ederdi, yoksa kendisi için verilen "Ölüm Hakkı" savaşını kazanmayı dilerdi? Bir zamanlar sevgiyle bakan, sevinçle ışıldayan gözlerine, sonsuza uğurlanmadan önce, uzun uzun bakılıp dile getiremediği duyguları gömülü kaldıkları derinliklerden çıkarılmaya çalışılmalıydı. Yaşam destek ünitesine de bağlı olsa, Eluana'nın yüreği hala yaşam için atıyor çünkü...
II. Palyaçolar: en içten onlar ağlıyor.
Bazıları, kimi duyguları diğerlerinden daha güçlü bir biçimde yaşayıp daha belirgin bir biçimde yansıtırlar. Palyaçoların bu türden insanlar olduğuna inanırım ben. Oysa Toplumda saçma bulunan düşüncelerin, davranışların, giyim biçemlerinin sahipleri palyaçolukla suçlanır. Onların sirklerdeki abartılı oyunları herkesi güldürüp sempatiyle karşılandığı halde, adlarının sıfatlaşıp alay ve aşağılama aracına dönüşmesine öteden beri üzülmüşümdür. İçlerinde taşıdıkları gizli bir yara gibidir sanki; onların dış dünyadan ayrık olarak soluk alan, hafif gibi görünen kişilikleri için; düşünmenin, sevmenin, ağlamanın, acı çekmenin, direnmenin, umutlanmanın, düşkırıklığına uğramanın iç dünyalarının sınırlarını zorlayacak denli ciddi ve ağır yükler olduğunun düşünülmesi. Abartılı ve ayrıksı dünyanın şamatası içinde gamsız bir akışın salt etten ve kemikten ibaret sanılan sevimli insancıklarının hepimizden daha güzel ağladığının resmidir yandaki. Bakmasını bilip derinliğine inen için bu hüzünlü bakışlarda buram buram gözyaşı, sevi ve insan sıcağının kokusu vardır.
Her şey sana benziyor; mevsimler, toprak, taşlar, ağaçlar, kuşlar, gökyüzü ve tepeden tırnağa maviye boyanmış dünya. Karlar altında kalan, yağmurlarla beslenen yokluğun, gün ışığıyla filizlenip zamanın kayıtsız akışında buluyor kendini. Yolları geçiyor, günleri eskitip yılların ötesinden uzatıyor elini. Uzanıp tutuyorum; yüzü senin yüzün, gözleri sen gibi ışıyor, sesi sesine akıyor. Sarılıyorum; sen kokuyor. Gözyaşı olup ıslanıyor önce bir ucundan tutunduğum yaşamın yanakları, sonra içten bir gülüşün özgürlüğünde kuruyor acı; toz olup dağılıyor, savruluyor, ırayıp gidiyor kendi girdabının derinliklerinde. O büyük kapının aralığından usulca yüzünü gösteren baharı öpüyorum sen diye:
.....
Ay kırmızı ağladı çocuk yüzümde
Uzandım göklere her akşamüstü
Ölüm takıldı ardıma genç ve usanmaz
Uçurdum küçük söz çanlarını
Yeşillikler yağdı avuçlarımdan
(Hüseyin Haydar / Kara Şarkılar /Nerelerden Geçtin - Unutalım Şimdi Bunları)
Ay kırmızı ağladı çocuk yüzümde
Uzandım göklere her akşamüstü
Ölüm takıldı ardıma genç ve usanmaz
Uçurdum küçük söz çanlarını
Yeşillikler yağdı avuçlarımdan
(Hüseyin Haydar / Kara Şarkılar /Nerelerden Geçtin - Unutalım Şimdi Bunları)
I.Eluano Englaro'yu anlatır : kendine ölecek bir yer arayan. Sorduklarında , eğer yanıtlayabilseydi, seçimi ne olurdu?

Kimi kesimler bu uygulamaya karşı çıkıp protesto ederken, kimileri ise destekliyor. Genetikçi Luca Cavalli-Sforza La Repubblica'daki Ölüm Hakkı adlı yazısında yaptığı ilginç bir yorumla bu tartışmaya katılıyor:
Biz hayata gelirken kimse bize sormuyor, gitme konusunda neden özgür olmayalım?
Genetikçinin yargısı gereksiz buldum. Bildik bir doğa yasasını yineleyen ve duygusuz bir yaklaşım örneği gibi geldi bana. Aklın ve bilimin gerçekliğine körü körüne bağlılık, dogmatik düşüncelere olan sorgusuz-sualsiz bağlılıkla eşdeğer bir insanlık halinin yansımasıdır; çünkü her iki düşünce de insana ve insan yaşamına gösterilmesi gereken saygıyı içermiyor, sevgiden yoksun.
Genç kıza sorulsa olup bitenlere nasıl bir yanıt verirdi? Herşeye karşın sevdiklerinin sıcak dokunuşlarıyla bu dramatik savaşı sürdürmeyi mi tercih ederdi, yoksa kendisi için verilen "Ölüm Hakkı" savaşını kazanmayı dilerdi? Bir zamanlar sevgiyle bakan, sevinçle ışıldayan gözlerine, sonsuza uğurlanmadan önce, uzun uzun bakılıp dile getiremediği duyguları gömülü kaldıkları derinliklerden çıkarılmaya çalışılmalıydı. Yaşam destek ünitesine de bağlı olsa, Eluana'nın yüreği hala yaşam için atıyor çünkü...
II. Palyaçolar: en içten onlar ağlıyor.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder