12 Aralık 2008 Cuma

37. Mektup

yalnızlık senin o konuşkan kuşun
kırk kapıdan geçmiş, kırk kilitten.

yaralı, dili lal, kanadı kırık
vurulmuş başında bir yokuşun.

(Behçet Aysan / Sesler ve Küller / Kuşlar da Gitti)

Can Yoldaşım,

Merdiven basamaklarını ağır aksak çıkan yaşlı bir adama benzer gece. Her adımda değneğine yaslanıp yorgun ayaklarının çınlattığı sessizliği dinler. Zamanın durup akıp giden yaşamın soluklandığı, seslerin sustuğu, bütün renklerin solduğu, hızıyla insanın başını döndüren devingenliğin donduğu, günün üzerine siyah yorganını çekip kendini derin bir uykuya bıraktığı karanlık saatlerde,uzak bir tarihin dipnotlarını düşer yıldızların parlak ışığı.

I.İlk Geceyi anlatır:

Bütün gençlik umutlarını büyüttüğün, lise yıllarının yüreğindeki ince sızısı, kaldırımlarında avare voltalarla eskitip geçmişe gömdüğün okul arkadaşlarının yıllar sonra bile seni çağıran seslerini işittiğin delidolu, gözüpek, cesur, tozpembe, aylak zamanın sarhoşu o çok sevdiğin kentte bıraktın ellerimi bir gece. Usulca kapandı gözlerin. Annem yüzyıl daha yaşlandı, haberini aldığında evin oturma odasına yığılıp kaldı ana yüreğini taşıyan yorgun bedeni. Acı dolu çığlığı dağları aştı, yolları yürüdü, uğultuyla esen bir yel gibi dalga dalga ulaştı yattığın hastane odasının soğukluğuna. O gece dudağının bir ucuna yapışıp kalan buruk gülümseme, hiç sönmeyen bir ateşin közü gibi durur göğsümün orta yerinde. Ne zaman seni düşünsem, içimde harlanır yokluğunun acısı, alev alev yanar dünya.

Seni götürecek ömrümün en uzun yolculuğunu beklerken yollarına attım kendimi o çok sevdiğin kentin. Bir yaz gecesi düşüydü, gerçekliğine bir türlü inanamadığım. Ayırdına varıp tuz buz olan aklımı ve fikrimi toparlamayı başaramayacak denli ağır bir şokun duyarsızlığıyla içinden geçiyordum senin o çok sevdiğin kentin seslerinin ve ışıklarının. Kayıtsız gözlerle bakıyordum senin o çok sevdiğin kentin sokaklarında anlamını yitiren yaşamın yanıbaşımda alevlenen hareketliliğine. Senin o çok sevdiğin kent, senden habersiz yeni bir sabaha doğru akıyordu, senin onu ne denli sevdiğini hiç bilmeden. Belki yüzüne gölgesi düşen dudaklarındaki o buruk gülüşündü başında beklediğim. O güzel ruhun teneke bir boya kutusunda büyütülmüş fesleğen kokusu olup çoktan kucaklamıştı belki; çocukluğunun tütün tarlalarını, altından yeşil sular akan tahta köprülerini, boynu bükük seni bekleyen bağ damını, asma dallarını, ellerinle diktiğin çiçeklerini, ana kucağını, baba ocağını, tebeşir tozuna bulanmış bir karatahta önünde saygı ile bekleyen emeğini.

O ağustos gecesi, o çok sevdiğin kentten daha ötesini istemedi yaralı ve kırgın kuşları ömrünün.

II. İlk Geceyi çağrıştırır (bir alıntı):

(...)

Bir yerden bir yere gidenlerin feraha erdikleri söylenir. Oysa toprak, yaratılışın ana kucağıdır; nereye gidersek gidelim yurdumuzu yüreğimizde taşırız.

...

İnsan, gittiği yere yalnız yurdunu değil, düşlemlerini de götürüyor.

Gece yarısı, ana sesini andıran okşayıcı bir sesle uyandım. Pencerede olanca aydınlığıyla yüzünü bana çeviren ay ışığının sesiydi bu. 'Işığın da sesi mi olurmuş?' demeyin; her nesne çağrışımıyla sestir, renktir, düşlenebilen her şeydir...

O sesi, üç dört yaşlarında, bir katırın üstünde şafak vakti yol alan anamın kucağında da duymuştum. Katır dağın eteğinde ancak iki kişinin sığabileceği bir yolda tırnaklarıyla taşları kırarcasına yürüyor, ben, gözlerimi ay ışığı vurmuş Murat suyunun parlaklığına dikmişim.

O sesten beri, ay aydınlık geceler, güneşli sabahların muştucusu olmuştur.

Yurt içimizin günaydınlığı değil midir?....

(Adnan Binyazar / Pazar Yazıları / İnsan, Yurdunu Yüreğinde Taşır /23.Kasım.2008 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi Pazar Eki-sayı / 1183)

III. İlk Geceyi Resmeder (bir resim) :

Yaşadıklarım, duygu ve imge ile örülmüş gerçeküstü bir dünyanın uzantısından başka bir şey değildir ; bilincimden varoluşun kaynağına doğru bir nehir gibi akar. Yaşadıklarım sende toplanır, varlığınla bütünlenip yokluğunla ayrışır, günlerin imbiğinden süzülüp sessizliğe adanır. Yaşadıklarım, yaşadıklarımızın uzantısıdır, acılı bir türkü gibi söylenir:

Yürek bir su,
okşayan ve söyleyen.

Yürek bir kapı
açılan ve kapanan.

(Miguel Hernandez / Şarkı )

(Resim Mihai Criste'nin Surreal Paintings başlıklı blogundan alıntıdır..)

1 yorum:

Digital Zone dedi ki...

Very nice blog.
Beautiful pictures and unique.

Please visit:

http://bali-worldresorts.blogspot.com

Keep blogging.
Happy holiday.

Blog Arşivi