
İçimden böyle geldiği için değil
Ama hiç değil
Ah güzel Ahmet Abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konyanın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denizine benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına
Öylesine benzer ki
......
(Edip Cansever / Sonrası Kalır / Mendilimden Kan Sesleri)
Can Yoldaşım,
Hep aklımın bir köşesini mesken tutmuş yazma isteğiyle sana gelecek, içimi dökecektim. Havalar serinlemeye başladığında, azıcık güneş görüp sandalyesini dükkan önüne atan yaşlı esnafın, hapisten yeni çıkmış hükümlü açlığıyla, göğe bakıp günün solgun ışıklarıyla elim sende oynadığı mevsimin olağanüstü güzel renklerini diyecektim; önümüz kış, Sait Faik'in o sıcacık, kısa öyküsünü anımsatıp tanımsız bir yaşama sevincini okuyacaktım gözlerinden. Yazık ki bu denli iştah duyup kafamda kurduğum yazı taslakları olgunlaşıp gün yüzüne çıkamadan, Blogger'a erişim yasağı konulunca, başıboş geçen günlerin yelinde savrularak uçup giti. Benim gibi bir sürü insan vardı işte. Herkes yaşamındaki bir boşluğu dolduruyor, eksikliklerini yeni arayışlarla dengeleyip yitirdiklerini arıyordu bloglarında. İyinin ve kötünün, doğrunun ve yanlışın, güzelin ve çirkinin aynı düzlemde boy gösterip kendine özgü bir dünyayı sarıp sarmaladığı web günlüklerini yasaklamak, yukarıda saydığım bütün karşıtlıkların bir toplamı olan yaşamın kendisini yasaklamaya çalışmakla özdeş bir saçmalık aslında. Toplumsal yaşayış kurallarını yasalarla denetim altına alan hukukun ülkemizdeki varlığı; bireysel hak ve özgürlükleri güvence altına alma görevini, yasadışılık süzgecini hiç kullanmadan, herkesi potansiyel bir suç unsuru olarak görerek yerine getirmeye çalıştığında, kendi özünü yadsıyan bir kavram çatışmasının içinde tarihsel kimliğini ve saygınlığını yıpratmaktan öte bir anlam taşıyamıyor ne yazık ki.
Sana güzel şeyler anlatacaktım.Oysa yaşlanan dünyaya sığmayan aç ruhların korku imparatorluğu yönlendiriyor tarihi. Saptırılmış gerçeklerin doğru diye sunulup küresel güçlerin kölesi haline dönüştürülen insanın yaşam pratiğinin özü renk ve doku değişikliğine uğramış, genetiği bozuk bir toplumsal kültür anlayışıyla besleniyor. Olabildiğince bireyselleştirilip kendi kabuğunda hapsolmuş bir tüketim tutsağı haline gelen insanın dramı belki de kendi eliyle yarattığı mitlere yenik düşmesiyle son bulacak. Yaşamın küresel boyutu bir kara film tadında kendini izletip henüz ayırdına tam anlamıyla varamadığımız, nedenselliğini irdeleyip sonuçlarını sorgulayamadığımız bir tarihsel sürecin figüranları olarak bizi de içine aldığı etkileşimli bir oyun gibi sürüyor. İçimizi ısıtan güzel şeyler ve iyi insanlar günden güne azalıyor benim güzel abim.
Sana güzel şeyler anlatacaktım.Oysa yaşlanan dünyaya sığmayan aç ruhların korku imparatorluğu yönlendiriyor tarihi. Saptırılmış gerçeklerin doğru diye sunulup küresel güçlerin kölesi haline dönüştürülen insanın yaşam pratiğinin özü renk ve doku değişikliğine uğramış, genetiği bozuk bir toplumsal kültür anlayışıyla besleniyor. Olabildiğince bireyselleştirilip kendi kabuğunda hapsolmuş bir tüketim tutsağı haline gelen insanın dramı belki de kendi eliyle yarattığı mitlere yenik düşmesiyle son bulacak. Yaşamın küresel boyutu bir kara film tadında kendini izletip henüz ayırdına tam anlamıyla varamadığımız, nedenselliğini irdeleyip sonuçlarını sorgulayamadığımız bir tarihsel sürecin figüranları olarak bizi de içine aldığı etkileşimli bir oyun gibi sürüyor. İçimizi ısıtan güzel şeyler ve iyi insanlar günden güne azalıyor benim güzel abim.

Gün doğar doğmaz
Bakınırsın ya dört yana
Dağlarını sayarken
Beni de say.
Bakınırsın ya dört yana
Dağlarını sayarken
Beni de say.


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder