6 Kasım 2007 Salı

9. Mektup


Adını anarken bir uzak başlangıçta
Çırpınır kırlangıçlar belleğimin kuytusunda

Uzansan bulutlardan konuşsak başbaşa
Yaprakları dökülen papatya uykusunda


(Engin Aşkın /New York'ta Requiem)


Can Yoldaşım,

Seni konuşmanın ve seni anlatmanın; hepimizi rahatlatan, duyduğumuz özlemi dindirmese bile, içimizdeki burukluğun kekremsi tadını alıp anıların geçmişte kalan ikliminden yaşadığımız acının günlüğüne, küçük sevinçlerin gül kokan notlarını düşüren huzur verici etkisinin bağımlısı olduk hepimiz.

Artık çok uzaklarda olduğunu bildiğiniz sevdiklerinizin resimlerine bakarak konuşmak, dertleşmek, birlikte yaşanılan anıları belleğin derinliklerinden çıkarıp tozunu pasını almak ve yeniden özenle yerine yerleştirip unutuşun acımasız ellerinin uzanamayacağı gizli sandıklarda sarıp sarmalamak, aslında onları yanı başınızda duyumsamanın en etkili yollarından biri.

Yazdığın mektuplar geçti elime. Kimi kez bana duyduğun özlemi dile getirmiş, kimi kez de deneyimlerini bölüşüp yaşama ilişkin öğütler vermişsin. Yıllar öncesinden gelip "Sevgili Kardeşim" diye başlamışlar söze; gün olmuş, devran dönmüş, sanki sıralarını beklemiş bu sevgi dolu satırlar, yokluğunun sert kışında üşüyen yüreğimi yeniden ısıtmak için. Saklandıkları kutuya hapsolan kokunu, sesini, yüzünü, nasırlı ellerini, iyimserliğini ve özverini yaydılar bir örtü gibi, ansızın, gözlerimin önüne; duyarlı bir yaşamın sevecen düşleriyle, emeğin yorgun kutsallığıyla işlenmiş olan nakış nakış:

10.09.1993 Tarihli mektubundan:

(...)
Saat 8.40. Evde yalnızım. Mektubunu çıkarıp tekrar tekrar okudum. Makineyi çıkarıp yazmaya karar verdim. Ne yazacağımı, ne diyeceğimi bilemiyorum. Ama içimi dökmek, seninle konuşmak istiyorum. Fotoğrafının birisini büfenin camına yerleştirdim. Evde yalnız değilim. Sen varsın, seninle konuşuyorum şimdi.
(...)
Bazı yerler, mekanlar insanların sevdikleriyle güzel oluyor. Yalnız olduğunuzda sıkıntılı ve hüzün verici oluyor.


Sen çocukluğunun tozlu yollarına, tenha sokaklarına hiç ihanet etmedin. Geçip giden yılların ardından büyümüş ve adam olmuş olarak geri döndüğünde, saygıyla andın, 1950'lerde kalan ömrünün yoksul zamanlarını ve iyi insanlarını. Yüreğinde onlara duyduğun bağlılığı ileriye doğru akıp giden yaşamın değiştirip geliştirdiği ve bizlere sunduğu hiç bir nimet törpüleyemedi.

30.10.1993 Tarihli mektubundan:

(...)
İçinde bulunduğun koşullar, yaşadıkların, gördüklerin ne olursa olsun, seni doğru yoldan ayırmasın, değer yargılarını değiştirmesin, içindeki insan sevgisini kaybettirmesin, seni yıpratmasın. Unutma arkanda senin gibi düşünen bir çok insan var, genç var. Yalnız değilsin hiç bir zaman. Sabırlı ol. Metin ol. Korkma. Yılmak, bezginlik duymak sana göre değil.

1 yorum:

... dedi ki...

Yazılarınızın tam metnini yorum yazarken açılan orjinal kayıt bölümünden okumayı akıl edebildim bu kez...
bu 30-10-1993 tarihli mektup...
bazen doğru bildiğimiz bu kelimeleri birinin bize hatırlatmasını ne çok isteriz değil mi?
sağlıkla kalın

Blog Arşivi