
Bir ben anladım
nasıl sevdiğimi
kuşlar
bulutlar kadar
Gün gelir
susar yürek
Ölüm ağlar
(Refik Durbaş)
nasıl sevdiğimi
bir de kuşlar
ve bulutlar
Gün gelir sen de anlarsın bir de kuşlar
ve bulutlar
nasıl sevdiğimi
kuşlar
bulutlar kadar
Gün gelir
susar yürek
Ölüm ağlar
(Refik Durbaş)
Can Yoldaşım,
"bağışla beni öleceğim seni bırakıp orda".
Çok keskin bir veda sözünü andırıyor ilk okunduğunda. Ölümün kaçınılmazlığından alıyor vurgusunu ve her ölenin ardında bıraktığı sevenlerinin yalnızlığına, savunmasızlığına, umarsızlığına dokunup geçiyor; karanlıkta olanca keskinliğiyle parıldayan bir bıçağın batan ve kanatan soğukluğuna değer gibi.
Zeynep Oral'ın yazısında (30.Aralık.2007 tarihli Cumhuriyet'teki Esintiler köşesinde) tanıtıp yayınladığı "Yılbaşı Ağacı" adlı şiirde geçiyordu yukardaki dize:
Nazım Hikmet'in 1.Ocak.1962'de Estonya'nın başkenti Tallin'de yazdığı, her ölümün, bizi kendi ölümümüze yaklaştırdığının bilinciyle yazdığı, yalnızlık, hasret, aşk, özlem, ölüm haberleri arasında gide gele yazdığı şiir...

İncecikten bir kar yağıyordu
Bahriyeli ağabeyimi düşünüp
Erzincan'da annem ağlıyordu
Bahriyeli ağabeyimi düşünüp
Erzincan'da annem ağlıyordu
Sunay Akın'ın satırlarından, annemin seni anıp gözyaşlarını akıttığı, hüzünlü ev haline içim sızlayarak döndüm yeniden. Anaların yitirdikleri oğullarını çağıran ağıtlarındaki dokunaklı sesin evrensel bir yanı var sanki; zamanı ve uzamı aşıp acı ile harmanlanan, özlemle savrulan ve yaşamın öte yakasında yankısını bulan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder