11 Ekim 2007 Perşembe

6. Mektup


Bakma sen, kuşlar bir uçumluktur ne de olsa
Denizler bir fırtınalık görkemli
Bizse kendimizi insan olarak
Bir tohum gibi dikmişiz sonsuzluğa.

(Edip Cansever/İdris'le Konuşma/Sonrası Kalır)

Can Yoldaşım,

Yarın Ramazan bayramı. Bugün sabahtan yanına geldik (annem, ablam ve ben), çam ağaçlarının uğultusu bir ninni gibi baş ucunda dolanırken, ılık bir esinti kabrine düşen yaprakları havalandırıyordu. Üzerini örten toprağa dokunduk, ipince ve sicim gibi gözyaşlarımızı akıttık sessizce, geçmişe çevirdik yüzümüzü; senle dolu olan eski zamanların doyumsuz mutluluğunu kokladık, bir kaç gül dalı bıraktık yokluğunun tam orta yerine.

Bayram sabahı elini öper gibi ya da gecenin bir saatinde üzerini örter gibi sessizliğine bıraktık özlem dolu yüreklerimizi. Kısa ve alçakgönüllü ömrünün özverili sevinçlerini getirdik sana, acılara gülümseyen yüzünün bir suretini gösterip sesindeki iyimserliğin yumuşak tonlarıyla söyledik ağıtlarımızı. Belki alır diye yalnızlığımızı, hiç kabullenmedik yokluğunu; anılarını tozlandırmadık, resimlerini soldurmadık, sevdiklerini incitmedik. Neyse ömrümüzün kalanı, yarım bıraktıklarını tamamlamaya adadık.

Ama yeri yurdu belli olmayan bir acı var: hiç peşimizi bırakmayan, ilgisiz konuşmaların suskunluğa dönüştüğü bir kalabalıkta içimizi kanatan, alev alev yanan ateşlerin ortasında kutup soğuğuna düşmüş gibi dondurup yüreğimizi sızlatan, gecenin bir saatinde uykulardan alıp bütün benliğimizi için için ağlatan o insafsız yokluğun.

Biz ki acılar döneminden
Ellerimizi kirletmeden geçtik.
Direncim senin olsun,
Sevgim senin olsun.

(Şükran Kurdakul / Armağan)


2 yorum:

... dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
... dedi ki...

sizin yakınınız çok şanslı...mezarlıklar hayattayken değeri bilinip te bir papatya bile verilmemiş insanlardan günah çıkarma yeri olarak kullanlıyor çoğu kez.Kucaklar dolusu güller dökülür üstüne ama nafile...

Blog Arşivi