19 Eylül 2007 Çarşamba

2. Mektup

Can Yoldaşım,

Acı nasıl dindirilir ya da nasıl karşı konulur çok sevdiğin bir insanın yokluğunun acısına?

Seni yitirdiğim ilk günden beri yanıtını arıyorum bu sorunun. Zamanın akışıyla birlikte içimde çoğalıp buruk bir tortu bırakan özlemin; sana ilişkin her küçük ayrıntıda, bir anı kırıntısında simsiyah bir hüzünle öpüşüp gözlerimi dolduruyor. Yanımda olduğunu varsayıp avunmaya çalışıyorum.

Ekmek gibi ellerin var,
Sıcacık...
Seni niçin sevmeyeyim!

(Cahit Irgat)

Tutup avuçlarımın içine aldığımda, ellerin bana hep güven verdi. Acıyla en içli dışlı olduğun, en umarsız anlarında bile sabrın ve direncin sıcaklığını duyumsadım. Gözlerinin çok derinlerinde küçücük bir çocuk ağlardı, yüreğindeki sevginle sustururdun onu. Herkes kendi ıssızlığında yaşıyor aslında. Sana sığındığımda hiç yabancılık çekmezdim ben. Çünkü kulağıma umut dolu ezgiler fısıldayan bir melek gibi kucaklardın bütün benliğinle, o garip ve koruma gereği duyumsatan yalnızlığı.

9.Eylül.2007 Tarihli Cumhuriyet gazetesinin pazar ekinde Eylem Ö. Tufan'ın "Sonuç: Temiz, malign hücreye rastlanmadı." adlı yazısı çekti önce ilgimi. Bir hastane odasında patoloji laboratuvarından gelecek sonucu bekleyen yazar yaşadığı duygusal gel-gitleri yansıtmış:
"Acılarımızı yeterince paylaşabilsek belki yüklerimiz hafifleyecek, ama yırtıcı dünyanın öğrettiği yeni bilgilerle birbirimize yeterince iyi dost olamıyoruz."

Son günlerde okuduğum gazete haberlerine baktığımda, yitirdiklerinin acısını bölüşerek dindirmeye çalışan insan manzaralarının sıklığıyla karşılaşıp bu saptamanın doğruluğunu kendimce onayladım. Acıyı bölüşmenin en etkili yolunun da yazmak olduğunu kendimden bildim.


18.Aralık.2002 Tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Doç.Dr. Necip Hablemitoğlu'nun eşi Prof.Dr. Şengül Hablemitoğlu da yaşadığı acıyı dile getirdiği Sessiz Ağıt adlı kitabını yazma gerekçesini, "acıları paylaşarak" hem kendinde hem de çocuklarında biriken duygu yükünü hafifletmeye çalışmak biçiminde temellendiriyor (Vatan gazetesi-9.Eylül.2007):


"Yas tutmak, iyileşmeyen açık bir gönül yarası ile yaşamaktır. Yaşamımın hiç bir döneminde, eğer biraz daha devam edecekse, bir daha bu kadar acı duyarak yazmayı istemiyorum. Yas tutup keder içinde boğulmamak için çırpınırken bunu anlatmaya çalışmanın, yazdıklarımı okumayı seçenlerle paylaşmanın biraz olsun benim ve çocuklarımın yüreğimizdeki sızıyı azaltmasını umdum."

1 yorum:

... dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.

Blog Arşivi